BERABER YÜRÜMEK NE DEMEK?

Zaman Nasıl akıp geçiyor anlamak mümkün değil… Buraya oturup iki kelime bir yazı yazalı sanki bir gün geçti gibi gelirken, bir bakıyorum ki nerdeyse 1 ay olmuş, bu bir ay içinde desen neler olmuş neler.

Hani hiçbirşey yazamadım, onamı yanayım… yazmadan kaçırdıklarım varmı acaba ona mı yanayım bilemedim.

En son yazımızdan bu yana, en belirgin değişkenlik minik lokmamızın, yaramazlığındaki artış olsada… Artık kızım kendi ayakları üzerinde durabiliyor. Ailecek buna çok sevindiysekte insanların ” Asıl şimdi Başlıyor ” tanımlaması pek bir ürkütücü.

Bundan aşağı yukarı 1,5 ay kadar önceydi kendisine İLK ADIM ayakkabısı aldık. Oda nasıl birşeyse arkadaş ben o kadar para vermiyorum bir ayakkabıya. Kaldı ki ayakkabıyı alma, o parayı hangi bebeğe versen kalkar halay çeker. Neyse görev bu, Hiç kıyamadığımız minnak lokmamıza aldık ayakkabıyı, yürüsün, rahat yürüsün felan diye. Bu arada ortopedik çocuk ayakkabıları için KADIKÖY NU BEBE tavsiye ederim… BAHARİYE OPERA PASAJI Karşısında, yılların getirdiği tecrübe. Param Bol bana koymaz diyenler KİFİDİS. Ama parası bol olanlar sizede NU BEBE öneririm, 1 KİFİDİS Ayakkabısı yerine 2 NU BEBE Ayakkabısı alın, 1’ini olmayan, alamayan birine verin.. Herkes çocuğuna iyisini ister.

Neyse aldık ayakkabıyı ama ne gezer bizimkinin yürümekle hiç alakası yok. Ayağında ilk adım ayakkabısı, emekliyor. Birde huzursuzluk söz konusu, kendisi ilk adım ayakkabısı ile rahat emekleyemiyor. ÇIkarma çabaları, onun mücadeleleri o bu derken, ufak ufak ayaklanmaya başladı bizim ki. Soyad hiçdurmaz yürüme yok, olmuş 15 ay, hala emekleme devam. Emekleme diyince küçümsemeyin ama, çevre dostu motor teknolojisi sayesinde kertenkele ile yarışır…

Öyle Derken böyle derken, ufak ufak ayağa kalkmalar, Kim Bana O bana gibi oyunlar, Sıralamalar, sallan yuvarlan felan minik kızmız ayaklandı, salonda düşe kalka gitmeler, salon mutfak turları, yürüyerek git emekleyerek dön felan derken artık evin içinde gezmeye başladık.

Ve yürüdüğümüzden bu zamana ilk kez bu pazar 5 Şubat 2012 dışarıda gezmeye çıktık. Şansımıza hava güzel güneşli, yerde is pis yok, yağmur çamur yok.

Hazırlandık güzel güzel evimizden çıktık. hani ilk kez dışarıda yürüyeceğiz sıkıca elini tuttum kızın.. düşüp bir zarar görsün istemedim. Önce apartmanın önündeki esnafı gezindi bir belediye başkanı edasında, bir yanda dışarıda yürümenin özgürlük ve keyfini çıkartmakta. Baktım güzel güzelde yürüyor, bende elini tutmayı bıraktım, kız sadece parmağımı tutan hale geldik. İşte ne olduysa o an oldu. Mutsuz bir ifade, huysuzca çıkartılan sesler, elini bıraktığım için bana tepki yaptığını hemen anladım. Hemen o lokma elini avcumun içine aldım, sanki 1 sn önce hiç yaşanmamış gibi aynı mutluluk ve huzurla kendi kendine bişiler söyleyerek neşe ile gezinmeye devam etti.

Ben rahat etmesi ve  özgür hissetmesi için elimi gevşettim, Ayaklarının üstünde yeni yeni durmaya başlasada, sevdiği birine tutunmaktansa, sevdiği biri tarafından korunmak güvende hissetmek ve kollamasını istedi. Evin içinde bunu hiç istemezken, dışarıda bir çocuğun anne ve babasını bir yuva gibi gördüğünü çok güzel bir örneklede gösterdi bana. Belki ben böyle anlamak istedim, belki o bunu ifade etmek istedi. her ikisinde de ihtiyaç aynı.

İlk Adımlarında hiç elini bırakmazken, şimdi sanki bırakmış olmak ne garip. İnsan bazen farkında olmadan çocuklarını ne kadar savunmasız ve yanlız hissettirebileceğini gördüm pazar günü.

Kızım için başka benim için başka bir İLK oldu bu ilk adım gezisi.

İnsan berbaber ilerlemek için, adım atmadan önce el ele yürümeyi öğrenmeli….

Leave a comment